.

Duygusallık öyle sandığımız kadar da masum bir şey değildir. Mesela Stalin ve Adolf Hitler de duygusaldı…

Özellikle acımasız yönetim şekilleriyle tarihe adını yazdırmış liderlerin, duygusal zekalarına esir olduğunu görürüz. Adolf Hitler, Stalin bunlardan en ünlüleri. Soykırım yapmıyor olsalarda ne yazık ki günümüzde hala var böyle yöneticiler.

Duygularımıza fazla imtiyaz tanımak, kişisel zekamızı(IQ) yeteri kadar kullanmamıza engel olabilir. Bu da en sonunda ruhsal zekayı(SQ) devre dışı bırakır ve etik olmayan davranışlara sebep olabilir.

Bu bilgileri anekdot olarak düştüm. Gelelim asıl bahsetmek istediğim konuya.

Sivil toplum kuruluşları gibi gönüllülük arz eden örgütlenmelerin binlerce olmasına rağmen çoğunun neredeyse hiçbir işe yaramıyor olmasının nedenlerinden biri de davranış eğilimleri bence!

STK yapılanmalarındaki profillere bakınca bir sonuca ulaşabileceğimizi düşünüyorum.

Gönüllü kuruluşlarda yeralan pek çok kişi duygusal nedenlerle  gruba dahil olurlar.
Oysa bu yapıların işleyişini daha aktif ve faydalı hale getirmek için ihtiyaç duyulan şey; duyarlılıktır. Bununla birlikte sürdürülebilirliği sağlamak adına gelir kaynakları yaratmak da gerekir. O ayrı bir konu.

Duygusallık ve Duyarlılık arasındaki farkları  özetleyecek olursak;

?Duygusal insan sorunun kendi ile ilgilenir duyarlı insan çözümü ile

?Duygusal insan ani kararlar alır uygulamada sıkıntı yaşar, duyarlı insan aldığı kararları uygular ( gidilen yolun doğru ya da yanlış olduğu tartışılabilir), işini takip eder.

?Duygusal insan kolay öfkelenir, duyarlı insan daha sakindir.

?Duygusal insan organizasyon içindeki konumunu fazla önemser, duyarlı insan görevi ne olursa olsun ortaya çıkacak işe odaklanır.

Duygular olmazsa olmaz tabii ama kişisel zeka ile harmanlayıp ortaya ruhsal/etik zekayı çıkaramazsak yolun bizi iyi bir yere götürmesini de bekleyemeyiz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.