KENDİNE UYAN…

Ne olduğumuza, nerede durduğumuza,  ne yaptığımıza bakmadan  eleştiriyor ve en iyisine kendimizi layık görüyoruz.

 

Kendi ilçemiz sınırları içerisinde bir vizyonumuz yok mesela. Kendi mahallemizden haberimiz yok ama sosyal medyadan ülke yönetiyoruz maşallah. Her şey olalım derken hiçbir şey olamıyoruz haliyle

 

Komşun tanımıyor ki daha seni…

 

Sen; ayakta kalabilmek için direnen, şehrinin/ilçenin  spor kulüplerinin müsabakalarına ne zaman katıldın?  Onları maddi/manevi bir kez olsun destekledin mi? Al sana milli duruş!

“Abi faşizme karşı direnen bir halkın ordusudur Barça ( FC Barcelona ) benimsiyoruz” diyerek yurtdışına maça gitmeyi düşünüyorsun ama öyle değil mi?

 

Sen;“Yaşasın Greenpeace” diye twitler atıp, bağışlar yaparken,  mahallendeki ağaçlar kesiliyor ve bunu  görüyorsun!  Muhtemelen çoğu kişinin yaptığı gibi başını çeviriyorsun…

 

Ranta, yapılaşmaya,tarımın ölmesine, Suriye’den gelen patatese nasıl da karşısın oysa! köyünde dedenden kalma  verimli tarlalara imar izni verilecek mi diye merak eden,  yana yakıla bürokrat arayan, dua eden de kim acaba?

 

Siyasi duruşumuza gelince bırakın halkı, daha seçilmişlerin kendi partisinin ideolojisinden  haberi yokken ama herkes milli bir duruş içerisindeyken(!)  niye bu fanatik muhaliflik?

 

Dün muhalif olduğumuz partinin yaptıklarını acımasızca eleştirirken, bugün aynı şeyi kendi partimiz yapınca alkışlayabiliyoruz.  Kendimizi kişilerin güç yarışına kaptırıp, ülke çıkarlarını unutuveriyoruz. Şimdi sorsam herkes “ben değilim o” der.

 

Ezberletilmiş sözler, tepkiler …  Daha çok taze yaşadık örnek vereyim; yıl 2018 olmuş, 2050 yılı vizyonu falan anlatın di mi? Yok! Dünya ekonomik buhran içerisindeyken ve kanlı savaşlar yaşanırken karne ile dağıtılan ekmek, bugünün ergenlerinin ağzındaydı; “bu ülkede karneyle ekmek dağıtıldı şimdi öyle mi …bla bla” .  Az oku be güzel kardeşim, o dönemde bizimle beraber halkına ekmek karnesi dağıtan ülkeler bugün kendi ülkelerini bırak, 2050 yılı için bizim ülkemizin akıbetini planlıyor; takılma hemen oltaya, geleceğe dair gerçek bir vizyon edin! Tek bu değil tüm partilerde söylemler tuhaftı.  TRT’yi satanlar, apolet sökenler… Ben sayın Devlet Bahçeli’nin ittifak kurduğu partinin söylemlerini şehven! Eleştirdiği söyleşiyi izledikten sonra bıraktım seçim takibini, duaya yöneldim; “Allah’ım memleketimizi sen koru nolur, bize bırakma”

 

Bilinçsizce saldırıyoruz birbirimize, sorgulamadan da alkışlıyoruz. Bi dursak düşünsek  ne yapıyoruz biz?

 

Çok şey istiyoruz biz ama olmuyor. Olmama sebebi  de zaten hep karşı taraf. Karşı taraf kim? Aynı fırından ekmek aldığın komşun.

 

Beyinlerimiz; “daha çoğuna ihtiyacın var, senin yol doğru, öteki yollu. Kutuplaş, ayrış “söylemleri ile kuşatılmış.  İşin en acı tarafı da biz kavga ederken, birileri gelip önümüzdekini, elimizdekini, bizim olanı alıp gidiyor!

 

Siyasetçiler geçicidir. Önünde sonunda herkes bir diğerine teslim edecek o koltuğu! Ölümsüz insan icat edilmedi daha, mevzu bahis vatan; kurulan sistemler sağlam mı, ona bakmak lazım. Boş ver fillerin kavgasını! Bir de onlar bizim gibi kavga etmiyor haberiniz olsun, çoğu memnun hayatından.

 

Hepimiz vatanımızı sevdiğimizi iddia ediyoruz ya, ne güzel;  O zaman bırakın kiminin kalbi sağdan, kiminin ki soldan atsın. Aklımızın yolu bir değil mi bizim? 

 

Değerlerimiz, geleneklerimiz, tamahkarlığımız, ahlakımız, tahammülümüz, sağlığımız, zamanımız, doğamız, toprağımız … Dünya hızlı bir değişim ve gelişim içersinde ilerliyorken, ne yazık ki biz eksiliyoruz

 

Güçlenmek isteyen, işe yaşadığı yerden başlamalı. Önce bi komşunla tanış, aç var mı mahallende, sokaktaki kedi ne durumda bak bakalım, gölgesinde oturup dinleneceğin kaç ağaç var…

 

Çocuklar mesela özgürce oynayabiliyor mu sokaklarda onu bi söyle!

 

Güçlenmek isteyen, işe yaşadığı yerden başlamalı. Şehrinden, ilçesinden, mahallesinden ama önce kendinden!

 

Önce bi kendine uyan !

 

Sonra …

 

Sonra bi daha konuşalım.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.